19 Haz 2015
Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin Davet Yolundaki Hatıralarını sizlerle paylaşıyoruz. Her hafta Cuma günü paylaşacağımız hatırlardan ilki "Ders Hatırası"
DERS HATIRASI
“Sene 1985 idi sanıyorum. O zaman öğrenci evi bile açmamıştık henüz, tek başıma ders yapardım. Öğrenci evlerine, Kitabevlerine, şahısların evlerine, önce öğrenci yurdu olarak kullanılan sonra çayhaneye dönüştürülen Şadırvan’a gider onlarla sohbet ederdim. İşte o yıllarda yine bir öğrenci evine derse gidecektim. Evde iki-üç talebe kalıyordu. Dışarıdan da birkaç kişi daha gelecekti ve orada ders yapacaktık. Fakat o gün ağabeyim beni köye götürmek istedi. “Köyde iş var, biraz bize yardımcı ol” dedi. Ben de :“Gelirim ama akşama dersim var akşama kavuşacaksak gelirim” dedim, “akşama kavuşursun” deyince, “tamam” dedim ve beraber gittik, çalıştık. Akşam namazına yarım saat kaldı kalmadı:“Benim artık gitmem lâzım, söz verdim” dedim. Ağabeyim bu sefer kızdı ve: “Sen gidersen bu işleri kim yapacak?” dedi. Ben: “ Sana işim var dedim sen de akşama gidersin demiştin, ben de o şekilde geldim” dedim. “Ama iş bitmedi” dedi ve biraz kızdı ama “gitmem gerekiyor, gitmek zorundayım” dedim ve çıktım yola... Bulunduğumuz yerle anayol yani Karataş yolu arasında 7-8 km. kadar bir mesafe vardı. Önce o kadar toprak yolu yürümem lâzım, ondan sonra anayola kavuşup dolmuşa binip Adana’ya gitmem lâzımdı. Ben çıktım yola. Toprak yolda ilerlerken akşam namazı vakti oldu. Bir kenarda durdum akşam namazını kıldım. Tam akşam namazını kılarken diğer ağabeyim olayı duymuş, arabaya binip yola çıkmış. Benim namaz kıldığımı görüp bitirmemi bekledi. Sonra beni anayola kadar bıraktı. Orada dolmuş bekledim, bindim şehre gittim. Acele acele, neredeyse koşar gibi doğru eve gittim. Dolmuştan eve yaklaşık olarak 1.5 km mesafe var, o yolu da yürüdüm. Beni bekliyorlardır diye üzerimi bile değiştirmeden acele ile kitabı aldım çıktım. Fakat gittiğim yerde ne göreyim? Hiç kimse yok, lambalar sönük evde kimse yok, kimse beklemiyor. Unutmuşlar mıydı, sorumsuzluk mu yapmışlardı bilemiyorum. Hâlbuki günümüz saatimiz belliydi. Hatta daha sonra başka bir arkadaş da gelmiş o da kimseyi bulamamış ve dönmüş. İşte bu şekilde siz bir takım şeyleri feda edersiniz, akrabalarınızla aranızı bozarsınız, kmlerce yol yürürsünüz ve sözünüzde durmak istersiniz. Dersi kaçırmamak, insanlara kötü örnek olmamak istersiniz. Davanıza hizmet etmek, mesafe almak, birkaç kişiye bir şeyler anlatmak istersiniz. Ama onlar böyle sözlerinde durmayabilirler. Eğer böylelerine kızıp da davadan uzaklaşır, tebliği, daveti bırakırsanız bu demektir ki Allah için çalışmıyorsunuz. Allah için çalışmış olsanız insanlara kızıp Allah için yaptığınız faaliyetleri terk etmezsiniz. Bütün davetçiler böyle olaylarla karşılaşmışlardır. Sorumsuz, fedakârlık bilmeyen, en küçük bir mazeretleri olduğunda mazeretlerinin altında ezilen ve sözlerini yerine getirmeyen insanlar ile karşılaşacaksınız ama Allah için çalışıyorsanız devam edeceksiniz.