18 Mar 2015
Kitap okumak süreye bağlı bir ödev değildir. Günde bir saat, haftada üç gün, boş vakitlerimizde diye sınırlandırılamaz. Yemek yemek, su içmek nasıl bir ihtiyaçsa okumak da bir ihtiyaçtır hayatımızda. Sorun şu ki, günlük akışın sığlığına alışan zihin tembelleşiyor. Çocuk için ise kitap okuma dinî, ahlâkî, kültürel anlamda ve karakter gelişimi için bir inşa sürecidir. Yani ihtiyaçtır. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’e peygamberliğin ilk adımında verilen emir “Oku!” Okuma yazma bilmeyen birine verilen oku emri!.. Yaratan Rabbin adıyla yaratılanı, kainatı okuma emri… Bu ilk emrin ışığında hem ilmî hem dinî anlamda vazife olan okuma ile aramız nasıl? Başta Allah Kelamı olmak üzere bu emri yerine getirmek için çaba sarf ediyor muyuz? Okuma bilmeyen birine öğretme gayretimiz ne durumda? Ya okuma bilenlerin okumayışına ne demeli? İlahî vahyin ilk emrindeki okumanın muhtevasında da olduğu üzere okumak sadece yazılı bir iafdeyi okumak değildir. Anlama gayretidir öncelikle. Görmek de okumaktır, sormak da… Fakat okumanın yani anlama gayretinin büyük bir kısmı yazıyla gerçekleşir. Mevcut eğitim çarkının içinde doğru düzgün bir okuma kültürü edindiremediğimiz için kitap deyince aklımıza ders kitapları ve ödevler geliyor. Maalesef… Bir de kitap, ancak boş zamanlarımızda vakit ayıracağımız bir hobi gibi algılanıyor. Dolayısıyla okumuyoruz, okutamıyoruz, okumayı bir ihtiyaç olarak görmüyoruz. Ebeveyn, çocuk ve kitap üçgeni Birçok güzel alışkanlık çocukluk dönemlerinden itibaren kazandırılır. Okuma konusunda da durum böyledir. Çocuklar için kitaplar bambaşka bir dünya, başka hayat, başka bir arkadaştır. Pek çok özelliği okuma serüveni içinde gelişir, sorular cevap bulur, anlama ve algılama kapasitesi genişler, olgunlaşır. Eğitim esasen okulda değil, evde başlar ve devam eder. Kitaplar da ebeveynin öğretmen, çocuğun talebe olduğu aile okulunda son derece önemli bir araçtır. Dış dünyayı çocukların önüne kitaplarla sereriz. Yine kitaplarla iç dünyasına ulaşıp onları keşfedebiliriz. Okumanın çocuklarımızda bir ihtiyaç haline gelmesi, çocuğun kitap ile buluşması ebeveynin elindedir. Eğer evde anne baba kitapla hemhal olmuyor, çocuğa kitap alırken kendilerine almıyorsa çocuk ile kitap arasındaki mesafeler zamanla açılacaktır. Maalesef bazı öğretmenlerin yanlış tutumuyla ders kitabı ve ödev algısı da böyle oluşuyor. Okumak sadece öğrenciye ait bir sorumlulukmuş gibi yaklaşıldığında, kitap bir ihtiyaç, bir arkadaş olmaktan çıkıyor çocuğun gözünde. Çocuklarımız ne okuyor, ne anlıyor, hangi tür kitaplar ile dostluk kuruyor? Öncelikle aile kendi okuduğu kitaplardan uygun bölümleri aile ortamına taşıması, öğrenmenin verdiği mutluluğu paylaşmanın heyecanını yaşamalı ki çocuklar da okuma serüvenine katılsın. Ev içinde bilgiyi, fikri, düşünceyi paylaşmayı öğrensin. Televizyon izleyen bir ailenin çocuğuna “Git odana kitabını oku!” demesi ne kadar tutarlı bir davranıştır? Anne ve baba zaman zaman da olsa eline kitap alıp okumaya başlasa çocuk da bir süre sonra kitap okumak isteyecektir. Anne babasının okuduğu kitapları merak edecek farklı kitaplar ile tanışmak isteyecektir. Çocuklarımız dünyaya geldiğinde zihinleri yüzlerce pencereli bir bina gibidir. Bu pencerelerin tamamı açıktır. Çocuklar soru sorar, ebeveyn geçiştirir ve cevap vermezse bir pencere kapanır. Çocuk merakla bir şeyler öğrenmeye çalışır, anne babanın verdiği olumsuz tepki karşısında merak duygusu törpülenir, körelir, heyecanı söner. Günden güne kapanan pencereler, okullarda tek tip çocuklar, at gözlüklü diye tabir edilen bireyler, okumayan ve araştırmayan bir nesil ortaya çıkartır. ‘Annesi gül koklasa ağzı gül kokan çocuk’ Henüz anne karnındayken bizi duyan, seslerimize tepki veren bebekler dünyaya geldiklerinde de bu iletişimi sürdürürür ve isterler. Bebeklik döneminde bu iletişim, anne babanın bebeği ile konuşması ona bir şeyler anlatması ile başlayabilir. Bu dönem için “Bir varmış bir yokmuş…” diye başlayan uzun soluklu masallardan bahsetmemiz mümkün değil elbette. Bebeğin yüzüne bakarak onunla bir arkadaşmış gibi konuşmaktan söz ediyoruz. O büyüdükçe bu anlatımlar yerini kitap okumaya bırakabilir. Ebeveyn çocuk için seçtiği kitabı onun için özel bir vakitte okumalıdır. Çocuk tekrar tekrar dinlemek ister, aile de bu isteği mümkün olduğunca karşılamalıdır. Çocuk 3-4 yaşlarına geldiğinde ise onlarla birlikte kitap almaya gidebiliriz. Anne baba kitap tavsiyesinde bulunup seçenekleri belirtmeli çocuk ise arkadaşlık edeceği, oynayacağı kitabı kendisi seçmelidir. İlk yıllarda kitap ile arkadaş olan çocuk ilerleyen yıllarda ailesinin tutum ve davranışlarına göre bu arkadaşlığı sürdürebilir veya bitirebilir. Çocuklar niçin okumalı? Çocuk başta kendisi olmak üzere ailesini, çevresini, kültürünü anlamak için okumalıdır. Kendisini anlayan bir çocuk diğer insanları anlar, anlamaya çalışır. Neyi ne için söylediğini, kimi ne için eleştireceğini, eleştirinin ne olduğunu bilir. Kendi eksiklerini bilmekten, görmekten ve o eksiklikleri gidermekten zevk alır. Kitap okumak süreye bağlı bir ödev değildir. Günde bir saat, haftada üç gün, boş vakitlerimizde diye sınırlandırılamaz. Yemek yemek, su içmek nasıl bir ihtiyaçsa okumak da bir ihtiyaçtır hayatımızda. Sorun şu ki, günlük akışın sığlığına alışan zihin tembelleşiyor. Çocuk için ise kitap okuma dinî, ahlâkî, kültürel anlamda ve karakter gelişimi için bir inşa sürecidir. Yani ihtiyaçtır. Bu süreçte çocuk yalnız bırakıldığında uygun olmayan bir yolda ilerleyebilir. Yol ve yön seçmelerinde onlara yardımcı olmak ailenin üzerine düşen en büyük sorumluluklardandır. Bunun için de ailenin işe dahil olması, buna imkan bulamıyorsa bilenlerden destek alması gerekir. Çocuğumuzun kişilik gelişimi, karakter ve tutumları kitap okumaya bağlı ise okusa da olur okumasa da diyebilir miyiz? İslâm fıkhında büluğa ermeyen çocuklar için, eğer yanlışı doğruyu ayırt edebiliyorsa “mümeyyiz” denir. Aile okulunda başlayan okuma-anlama süreci de mümeyyiz olma vasfına hakikatli anlam kazandırmak içindir. Okumak kimi zaman bir masal bir oyun, kimi zaman derin düşünce ve sezişler olsa da iyi ve kötüyü ayırt etmede önemli bir vasıtadır. Özellikle İslâmî değerlerden beslenen, çocuğun zihin ve gönül dünyasına uygun kitaplar birer nimettir. Ecdadımız tekerlemelerden oyunlara, masallardan hikayelere kadar her türlü vasıtaya kendi ahlâkımıza, kültürümüze dair unsurları yerleştirmiş, sıkmadan, usandırmadan hayatın içinde öğretmiş, okutmuş, çocukların anlamalarını sağlamış. Biz de bu yol üzere gidebiliriz, gitmeliyiz.