04 Oca 2015
Her şeyin istedikleri gibi olabilmesi için anne babanın dikkat etmesi gereken esaslardan birisi de, çocuklar arasında âdil ve eşit muamelede bulunmaktır. Çünkü çocukların iyilik ve tâata süratle yönelmelerinde anne babanın büyük tesiri olduğu gibi, yanlış davranmaları sonucu çocukların huysuz yetişmelerine de sebep olabilirler. Bu hususta şu kadarını bilmek yeterlidir: Çocuğun, anne veya babasının kardeşine daha çok ilgi ve ihtimam gösterdiğinin farkına varması kendisinde artık, anne babanın önüne geçemeyeceği bir hırçınlık ve bir kıskançlık meydana getirecektir. İşte Hz. Yusuf’un kardeşleri... Onlar, babalarının Yusuf’u daha çok sevdiğini hissedince, onun yanlış yaptığını söylediler: “Onlar dediler ki: Yusuf ile kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Hâlbuki biz kalabalık bir topluluğuz. Gerçekten babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.”1 Onlar bu kanaatleri neticesinde, babalık ve kardeşlik hukukunu çiğneyerek çirkin bir eyleme teşebbüs ettiler: “Yusuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanızın teveccüh ve sevgisi yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tevbe ederek) sâlih insanlar olursunuz! İçlerinden biri: Yusuf’u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan birisi onu alsın, dedi.”2 İşte onlar, henüz buluğa ermemiş küçük kardeşlerine bu şekilde bir komplo kurmuşlardı. Bu olayda, Yûsufun tek suçu (!) babasının onu diğer kardeşlerinden daha çok sevmesiydi. Sonunda işte bilinen kıskançlık, tuzak ve komplo meydana geldi. İşte bundan dolayı anne baba, çocuklarına yaptıkları her bağışta, onlara karşı takındıkları her tavırda, maddi-manevi olarak eşitlik ve adalet ölçülerine göre hareket etmek durumundadır. Bu konuda Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in uyarıcı nitelikte açık beyanları bulunmaktadır. Numan b. Beşîr Radıyallahu Anh anlatıyor: “Babam beni Rasulullah’a götürerek: ‘Ben şu oğluma bir kölemi bağışladım’ dedi. Rasulullah: ‘Her çocuğuna aynı bağışı yaptın mı?’ diye sordu. Babam: ‘Hayır’ cevabını verince Rasulullah: ‘Beni zulüm ve adaletsizliğe şahit tutma! İyilik konusunda çocuklarının sana eşit ye âdil davranmalarına sevinmez misin?’ dedi. Babam: ‘Evet, sevinirim’ cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ‘O halde olmaz’ buyurdu.”3 Bu hadis üzerine Abdulğanî Nâblusî şu açıklamayı yapmaktadır: “Bu ve benzeri hadisler, çocuklar arasında eşit ve âdil davranmamanın haram olduğunu gösterir. Onlar arasında fark gözetmek; düşmanlık, kin ve buğz doğurur, sıla-i rahmin inkitâa uğramasına sebep olur.”4 Çocuklar arasında adaleti gözetme hatta onları öpme konusunda selef-i sâlih büyük bir hassasiyet göstermiş, kız-oğlan ayırımı yapmadan hepsine eşit davranma hususunda Hz. Peygamber’in sözlerini hayata geçirerek pratize etmişlerdir. Enes Radıyallahu Anh anlatıyor: “Bir adam Peygamber ile beraber oturuyordu. Derken adamın küçük oğlu geldi. Adam onu öptü ve kucağına oturttu. Sonra adamın küçük kızı geldi. Onu da alarak yanına oturttu. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ‘Sen kız çocuğu ile oğlan arasında adaleti gözetmedin!’ buyurdu.”5 Yeryüzünde hangi eğitim sistemi çocuklar arasında bu ölçüde adalet ve eşitliğe dikkat edebilir? Bu, ancak nübüvvet nurunun aydınlattığı eğitim nizamında mümkündür. Çok defa çocuklar arasında anlaşmazlık ve kavga olur. Böyle durumlarda aralarını ayırmak, haklı ve haksızı ortaya çıkarmak ve bunu yaparken de adalet ve eşitlik esaslarına riayet etmek gerekir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kavga etmekte olan iki çocuğun arasını ayırmış, onların yanlışlarını düzeltmiş ve büyükleri her halükarda zulmü bertaraf etmeye çağırmıştır. Çünkü zulüm ortadan kaldırıldığında yerine adalet gelir. Bu konuyu bitirirken, adaletle davranan anne baba ve eğitimcileri müjdeleyen bir hadisi hatırlatmak istiyoruz. Böylece, dünyadaki semeresinin yanısıra ahirette verilecek mükâfat da görülmüş olacaktır. Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz adaletle hareket edenler, Allah nezdinde nurdan minberler üzerinde olacaklardır. Bunlar, hükümlerinde ve aile fertleri ile mütevellisi oldukları kimseler hakkında âdil davrananlardır.”6 Çocuklardan birisini diğerine üstün tutmak ne zaman caiz olur? Anne baba için önemi olan bu suale verilecek cevap şudur: İmam Ahmed b. Hanbel, zaruri bir sebep olmadıkça çocuklardan birisini diğerine üstün tutmayı haram saymıştır. Zaruri bir sebep ve gerekçenin olması halinde ise buna bir mani yoktur. Hanbelî fukahasından İbn Kudâme7 diyor ki: “Fakirlik, yatalak/kronik hastalık, körlük, aile nüfusunun kalabalık olması, ilimle meşgul olmak gibi normal sebeplerle, çocuklardan birine özel muamele yapılarak ona fazla bağışta bulunmak caizdir. Aynı şekilde İslâm’ın amel ve ahlâkından uzak olan ve aldığını gayr-i meşru yollarda harcayacak olan bir çocuğa bağış konusunda ambargo uygulamak (kısıtlama getirmek) da söz konusudur. Bütün bunların yapılabileceği hususunda, Ahmed b. Hanbel’den rivayetler bulunmaktadır. O, zaruri bir ihtiyaçtan dolayı bağışta farklı muamele yapılmasında bir sakınca görmediğini fakat böyle bir mazeret yokken ayırım yapılmasını kerih gördüğünü ifade etmektedir. Said Abdul Azim