04 Oca 2015

Kadının kocası üzerindeki haklarından ilki; kocasının onu sadece bir süs âleti veya neslinin devamını temin eden bir araç değil, manevî dünyasını tamamlayan bir varlık olarak görmesidir. Öyle ki erkek, hanımının bu manevî desteği olmadan istikrar ve huzurdan fakir olur. Kur’an-ı Kerim bu gerçeğe şöyle işaret eder: “Kaynaşmanız için size kendi (cins)izden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’nun varlığının delillerindendir.”1 Erkeğin hanımına karşı vazifelerinden biri; ona örfe uygun olarak infakta bulunmasıdır. Bu infağın çerçevesi şöyledir; eşinin kadınlık şahsiyetini, sağlığını ve onurunu koruyabileceği uygun bir ev; sıcağın, soğuğun zararını engelleyecek ve kendi emsallerinin âdaten giydiği güzel ve uygun giyim; bedene gıda veren, ondan hastalıkları gideren ve insanların israf ve cimrilikten uzak bir şekilde âdeten yedikleri güzel yiyecek. Kadının ihtiyacından fazla ve kocasının gücünün yetmeyeceği bir nafakayı talep etmesi nasıl ki doğru değilse, erkeğin de aile mutluluğunun muhtaç olduğu oranda infak etmede ihmalkâr davranması, Allah’ın da insanların da sevmediği bir cimriliktir. Peygamber Efendimiz: “Kişiye, nafakasını sağlamakla mükellef olduğu kimseleri ihmal etmesi günah olarak yeter”2 buyurmuştur.3 Kadının kocası üzerindeki haklarından birisi de kocasının ona dinî vecibelerini öğretmesi ve öğrenmeye ihtiyaç duyduğu dinî, kültürel ve ahlakî konularda ona yol göstermesidir. Bu sebeple İslam, dinî hükümleri kocasının öğretmediği kadının, bu konuları dinî bilgileri olan kimselere sorması için evden çıkmasına müsaade etmiştir. Öncelikle ailesine; Allah’ı, Peygamber’ini, Allah’ın emrine uymayı, İslam’ın büyüklerini, cemaatinin büyüklerini ve cemaatini sevdirmeli ve bu şekilde Allah’a bağlı, O’nun davasına seve seve hizmet eden bir aile olmalarını sağlamaya çalışmalıdır. “Ey inananlar; kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz”4 ayetini daima hatırlamalı ve bu mesuliyeti yerine getirebilmek için çalışkan ve fedakâr olmalıdır. Şu bir gerçek ki; kadın kocasının dinî yaşantısından çok etkilenir. Onun ahlâkı, gayreti, ibadeti takvası, dürüstlüğü, helal kazanç konusundaki hassasiyeti karısını ve çocuklarını çok etkileyecek ve onların da bu konularda yetişmesini sağlayacaktır. Babasının asla yalan söylemediğini ve yalan söyleyenleri hiç sevmediğini gören çocuklar, dürüstlük eğitimini daha okuma yazma öğrenmeden tamamlamış olacaklardır. Kadının haklarından birisi de; kocasının onu kıskanması ve şüpheli olan şeylere maruz bırakmamasıdır. Övülen kıskançlık, yerinde ve itidal sınırları içinde yani aşırılıktan uzak olan kıskançlıktır. Eğer bu haddi aşan aşırı bir kıskançlık olursa, bu ancak şeytanın vesvesesinden ibaret, aslı esası olmayan bâtıl bir şüphe olur. Bu da Rasûlullah Efendimiz’in şu hadisinde zikrettiği kötü kıskançlıktır: “Kıskançlıklar içinde Allah’ın nefret ettiği bir kıskançlık vardır ki; o da kişinin herhangi bir şüphe olmaksızın hanımını kıskanmasıdır.”5* Müslüman erkek evinde daima sert, sadece ciddi meselelerle ilgilenen, karısının ve çocuklarının konuşmalarını basit gören ve önemsemeyen bir pozisyonda olmamalıdır. Evde geçirdiği az vaktini iyi değerlendirmeli, çocuklarıyla şakalaşmalı, kısa süreli oyunlar oynamalı, nadirde olsa ailesini gezdirmelidir. Bir takım yetkiler elinde olması sebebiyle şakayla bile olsa sık sık boşama ve terk etme gibi sözler kullanarak ailesinin güvenini sarsmamalıdır. Ailesiyle güzel anlar geçirerek, onlara kendi şahsında dinini ve davasını sevdirmelidir. Eve girdiğinde ailesinin sıkıntı duyup tedirgin olacağı bir insan değil, yokluğunda özlenen, varlığında ise güven ve sevinç hissettiren bir kimse olmalıdır. Çünkü Efendimiz (s.a.v.): “İman bakımından mü’minlerin en hayırlısı ahlâkça en güzel olan ve ailesi içinde en hayırlı olandır”6 buyurmaktadır. 1-Rum, 21 2-Ebu Davut, Nesaî, Hâkim 3- Dr. Mustafa Sıbâi, Aile Ahlâkımız 4-Tahrim, 6 5-Ebu Davut, Nesaî 6-Tirmizî, Nesaî Hâ