03 Oca 2015
Güncelleme Tarihi: 03 Tem 2021 15:13:34

Ebu'l Ala Mevdudi kimdir ? Mevdudi, Hindistan’da Müslümanların kurtuluşu için mücadele eden, Tefhimul Kuran tefsiri ile bilinen müfessir, İslami bir hayat nizamı yaşayan basiretli bir lider, sancılı bir gazeteci, örnek bir eş-babadır. Mevdudi tefsiri ve kitapları ile ardında ilmi bir servet bırakmıştır. İlmi konuları oldukça sade ve anlaşılabilir bir dille açıklayan Mevdudi; fıkıh, ekonomi, siyaset, tarih, siyer, sosyoloji, kültür tarihi ile ilgili konularda da 100'ün üzerinde önemli eserler vermiş bir yazardır. Telif ettiği eserleri günümüzde birçok dile çevrilmiştir. Mevdudi sözleri İslami mücadelesi ve davet çalışmaları ile İslam'ın bütün beşeri sistemlerden üstün olduğunu anlatmıştır. Son yüzyılın öncü şahsiyetlerinden biri olan Ebu'l Ala Mevdudi kimdir ? Mevdudi'nin hayatı hakkındaki detaylı bilgileri bu yazımızda bulabilirsiniz. 

İlk Eğitimi ve Çocukluk Yılları

Ebu'l Ala el Mevdudi 25 Eylül 1903 yılında Pakistan'ın Haydarabad'a bağlı Orenkabad şehrinde ilim ve fazilet sahibi kişilerden oluşan ve ‘Mevdudiler Ailesi’ diye bilinen bir ailede doğdu. Soyu; Hindistan'da Çeştiye Tarikatı'nın kurucusu Şeyh Kutbuddin Mevdud Çeşti'ye ulaşır. Mevdudi’nin babası Delhi’nin saygın eşrafından Avukat Seyyid Ahmed Hasan’dır. Mevdudi gibi yüce bir şahsiyeti yetiştiren annesi Rukiye Begüm ise Orta Asya’dan Hindistan’a göç eden Türk asıllı bir ailenin kızıdır.

İngiliz kültürünün hakim olduğu Hindistan’da Üstad Mevdudi, ilk dini eğitimini son derece kültürlü ve eğitimli olan babasından aldı. Bu süreçte Farsça, Urduca, Arapça, mantık, fıkıh ve hadis ilimleri aldı. Küçük Mevdudi’nin en önemli özelliklerinden birisi onun kitap düşkün olmasıdır. On yaşına gelince ortaokula başladı. Lise öğrenimini bitirmeden babası vefat ettiğinden on altı yaşından itibaren okuldaki tahsilini bırakıp evin ihtiyaçlarını temin etmek için çalışmaya mecbur kaldı. Ancak bütün bu meşgalelere rağmen dini ilimleri saf kaynaklarından öğrenmeye ara vermedi. Ayrıca beşeri ilimleri de temel kaynaklarından elde etmede konusunda her fırsatı değerlendirdi. Çünkü o her iki sahada da olgunlaşmak istiyordu: İslami ilimler ve çağdaş bilimlerde. Böylelikle hem İslami alanda hem de zamanın problemlerine karşı kendini hazırlıyordu.

Mevdudi'nin Gençlik Yılları, Gazeteliciği ve Ailesi

1920 yılında henüz gençliğinin baharında olan Mevdudi, on yedi yaşında olduğu halde bir gazeteci olarak çalışmaya başladı. Cebel'i Bur' da ki Taç, Delhi'de çıkan Müslim ve Cemiyet gibi ülkenin büyük gazetelerinin yazı işleri müdürlüğünü yürütüyordu. Bu gazetelerin sonuncusu Müslümanların fayda ve haklarını savunmada öncü durumunda idi. Bu esnada üstad, meşhur ‘İslam' da Cihad' kitabını yazdı. Beş yüz sayfadan daha büyük bir hacimde olan bu kitap, cihad konusunda yazılan eserlerin üslup, araştırma genişliği ve sunma genişliği bakımından en iyisidir. Üstad Mevdudi’yi bu kitabı yazmaya yönelten sebep, Hintli liderlerden Mehatma Gandi'nin ‘İslamiyet ancak kılıç sayesinde yayılmıştır.’ şeklinde bir beyanat vermesidir.

Üstad Mevdudi’nin islami düşüncesi Kuran, sünnet, Peygamberimiz(s.a.v)'in hayatı ve geçmiş salih ulemanın eserlerinden kaynaklandığından milliyetçilik ve ülkede baş gösteren diğer akımlardan farklı bulunuyordu. 1923’te aylık bağımsız ‘Tercüman’ul Kur'an' adlı dergiyi çıkardı. Daha sonra gayretini siyaset, eğitim, İslam'a davet ve iktisat alanlarındaki güçlükleri fikri planda çözme noktasına yoğunlaştırmıştır. Çünkü ülkenin bu konulardaki fikir ve görüş öncüleri problemlerin çözümünde İslam'ın esaslarının çağdaş insanların anlayış ve yapılarına uygun bir üslupta sunulmasında yetersiz kalıyorlardı.

Evet yazıyordu...Zındıkların ve aldatıcı batının ağına düşüp İslam'dan yüz çeviren insanların maskelerini düşürmek için yazıyordu... Ve kalemini, sünnetin dini hükümlerde delil olduğunu inkar edenlerin yanlışlığını ortaya koymaya, pasifize edilmiş din alimlerinin yanlışlıklarını tenkid etmeye ve şeriatta aslı olmayan gereksiz mesele ve fer'i hususlara dalıp özü unutan gruba cevap vermeye tahsis etmişti. Bütün bunlar ‘Tercüman’ul Kur'an' sayfalarında çıkıyordu...

Mevdûdî,1937 annesi tarafından akrabası olan Mahdume Begüm’le evlendi. Bu evliliklerinden dokuz çocukları dünyaya geldi. Yine aynı yıl Muhammed İkbal’in daveti üzerine Doğu Pencâb’a gelerek 1939 yılına kadar buradaki İslâm Araştırma Merkezi (Dâru’l-İslâm)’ nin kurulması ve faaliyetlerinin yürütülmesi çalışmalarına katıldı.

Mevdudi ve Cemaat-i İslami

İngiliz sömürge yönetimi altındaki Hindistan’da büyük bir uyanış başlatmak isteyen İmam Mevudi, Cemaat-i İslami’yi kurdu. Mücadele ve gayretini Cemaat-i İslami’nin oluşmasından doğan İslami hareketin gelişmesinde topladı. İslam Cemaati Lahor şehrinde 1941 yılında kurulmuş, Üstad Mevdudi başbakanlığa seçilmiş ve (ölümüne kadar) bu vazifeyi yürütmüştür. Mücadelesini; mevcut duruma, Hindistan'da görülen milliyetçilik akımına ve Müslüman unsurların milliyetçilik düşüncesinden kaynaklanan böbürlenmelerine çevirerek devam ettirdi. Mevdudi, Cemaat-i İslami’nin düşüncesini benimseyen ve onun çağrısından etkilenen seçkin zümreyi hareketin saflarına çekiyor ve dini yeniden hakim kılma konusundaki çalışmalarda katlanacakları zorluk ve sıkıntılara onları hazırlayacak İslami eğitimleriyle uğraşıyordu. Onları bu ağır ve önemli davayı sırtlanmaya çağırıyordu.

Mevdudi ve Pakistan’ın Kurulması

Üstad Mevdudi, Hinduların Müslümanlara karşı sürdürdükleri zulümleri önlemek için Hintli Müslümanlar’ın kendilerine ait bir devletin varlığını savunuyordu. Üstad, Müslümanları ikna etmek için çok çaba sarf etmiştir. Üstad’ın çabaları sonuç vermiş ve 1947 yılında Pakistan Devleti kurulmuştur. Ülke Hindistan ve Pakistan diye ikiye bölününce Üstad Mevdudi, kan denizine girerek ve şiddetli yağmurunu Müslümanlar üzerine yağdıran ‘boğazlamalar ateşini’ çiğneyerek Pakistan’ın Lahor şehrine hicret etti.

Pakistan’a gelip işler yoluna girince hemen Cemaat-i İslami’nin kurulma gayesini teşkil eden ‘Pakistan’ın İslami bir devlet olması’ isteğini ortaya koydu. Yönetimde İslami bir program oluşturma gayesiyle ülkeyi baştanbaşa gezmeye başladı. Bunun üzerine Pakistan'ı idare edenler ve onların dümen suyundaki İslam'dan geçinenler, dünyaya bağlananlar ve fani menfaat sevdasıyla kavrulanlar önüne çıkıp karşı mücadeledeki yerlerini aldılar. Mevdudi’nin bu gezileri ‘bozgunculukla’ suçlandı ve Kasım 1948’de yani Pakistan’ın kurulmasından bir sene sonra onu hapse atıp Mayıs 1950 yılına kadar cezaevinde bıraktılar. Mevdudi’nin ilk tutukluluğunu ‘Babam Mevdudi’ isimli kitabında anlatan Hümeyra Mevdudi şu satırlara yer vermektedir: ‘Ne zaman geçmişi düşünsem gözümün önüne şu manzara gelir: Gece karanlığı, adeta bütün dünya evimize baskın yapmış. Annem çocuklarının elini sımsıkı tutmuş. Polislerin bazıları yüzümüze dik dik bakıyor, diğer bazıları evi arıyor. Her şeyi alt üst ediyorlar. Babam çantasına sadece bir kaç kıyafet koyarak meçhule doğru yola çıkıyor... Bir an duruyor bize doğru bakmadan yüksek sesle : "Esselamu aleykum! Allah'a emanet olun. Allah sizi korusun!" diyor ve polislerle birlikte çıkıyor. Babamın ilk tutuklanışıydı, o zaman henüz 8 yaşında küçük bir kızdım. Anneme daha sonra "babam gitmeden önce neden bize bakmadı?" diye sorduğumda kendinden emin bir şekilde bunun İbrâhim Peygamber'in sünneti olduğunu, onun da eşi Hacer ve oğlu İsmail'i Mekke Çölünde bırakıp giderken arkasına bakmadığını söyledi. "Çünkü arkaya bakmak erkeklerin endişelerini artırır ve azimlerini kırar" dedi.

Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılarak müstakil bir devlet olmasının esas nedeninin İslam Kanunları olduğunun bilincinde olan halk, hükümete baskı uygulamaya başladı. Sonunda Kurucu Meclis, halkın tepkisine dayanamayarak ‘Temel Esaslar Kararı’ diye bilinen kararını yayınladı. Bu kararda Pakistan'ın, Allah'ın kanunlarının hakimiyetinin geçerli bulunduğu bir İslâm Devleti olduğu kabul ediliyordu.

Mevdudi'nin Kadıyaniliğe Karşı Mücadelesi ve İdam Kararı

Mevdudi hapisten çıkınca hemen faaliyetlerine başladı. ‘Temel Esasların’ gayesini gerçekleştirmek, Kuran ve sünnetten alınan esaslarla ülkenin İslam Anayasası'nı hazırlamak üzere bir hareket oluşturdu. Bu hareket durmadan çalışıyor karşı güçlerle şiddetli mücadeleler veriyordu. Halk ise arkalarında yer alıp, tezlerini kesin olarak savunuyordu. Bu arada yeni hazırlanan anayasada halk, Kadıyanilerin ‘müslüman olmayan azınlıklar’ diye yer almalarını, hükümet erkanının yalnızca müslümanlardan oluşmasını istedi. Askeri hükümet halkın bu isteğini reddettiği dönemde Mevdudi ‘Kadıyanilik Meselesi’ kitabını yazdı. Kitapta askeri idarenin halkın bu isteğini kabul etmeme kararını reddediyor ve idarenin bu konudaki siyasetini kınıyordu. Daha sonra Batı Pencap eyaletinde müslümanlarla, Kadıyaniler arasında çalkantı ve mücadele başladı! Bunun üzerine o bölgede sıkıyönetim ilan edildi. Üstad Mevdudi  tekrar tutuklanarak Mart 1953 yılında hapse girdi. Askeri hükümetin onun hakkındaki kararı gecikmeden çıktı: İdam..! Üstad bu idam kararini büyük bir iman olgunlugu ve yüksek bir cesaretle karsiladi. Şu sözler Üstadın Rabbine olan teslimiyetinin göstergesidir; "Eger bu, Allah'ın bir iradesiyse büyük bir mutlulukla karşılıyorum. Bu bizim kavusmayı ârzuladığımız şehadettir. Ölüm şu anda benim için yazılmamış ise hiç endişe etmiyorum. Çünkü onların bu gayretleri beni hiç ilgilendirmiyor. Onlar bana en küçük bir zarar dahi veremezler."

İdam kararının alındığı sabah, tüm gazeteler İmamın idamını yazarken Üstad’ın eşi kararı büyük bir olgunlukla karşıladı. Durumu kızlarına yansıtmadan onları her zamanki gibi okula gönderdi. Ülke idam kararı ile çalkalanırken imamın kızlarını karşısında gören Hristyan öğretmen Mevdudi’nin eşinin büyüklüğünü ifade eder ve kızlarını evlerine gönderir. İmamın kızı olan Hümeyra Mevdudi; ‘Mevdudi iki kadının eseridir: babaannem ve annem. Babaannem bir sabır abidesiydi. Anneme nasihatlerde bulunur ve: "Çocuklarını şımartma, onları hayatın gerçeklerine göre yetiştir. Zorluğa da kolaylığa da alıştır. Bazen onlara altından, inci mercandan yemekler ver. Bazen de sadece ekmek ve mercimek ya da ekmek ve süt. Tek bir tarzda eğitme. İstedikleri her şeyi yapma. Anne babalar rahat ve lüksle çocuklarının fıtratını bozarken, zamanın acımasız olduğunu unutuyorlar." diyerek annesinin ve babaannesinin yüceliklerini, olgunluklarını, bir dava adamının eşi ve annesinin nasıl olabileceğini anlatır.

Askeri hükümetin bu kararı, Pakistan halkı ve İslam alemi tarafından büyük bir tepki ile karşılandı. Bunun üzerine hükümet Üstad’ın idamını müebbet hapse çevirmek zorunda kaldılar. Telif ettiği ‘Kadıyanilik Meselesi’ adlı eseri sebebiyle de müebbed olan cezasını sıkıntı ve rahatsızlık içinde geçirdi. Ancak sıkıyönetim kaldırılınca davasını Lahor Yüksek Mahkemesi ele aldı. Bu mahkeme onu 1955 yılında serbest bıraktı. İçerde bulunduğu süreçte askeri yönetimin, bütün siyasi parti ve cemaatleri kapatmış olması üstadın azmini kırmamıştı. Bunun üzerine Mevdudi "Cemaat-i Islâmi’yi tekrar kurmaya karar verdi. "Cemaat-i İslâmi" çalışmalarını her gün biraz daha hızlandırıyordu. 1964’te ise bu çalışmalar adeta doruk noktasına ulaşmıştı. Bunun üzerine hükümet yetkilileri cemaatin ileri gelenlerini tutukladı. Ama halkın büyük tepkisi karşısında tutuklamalardan vazgeçti.

Mevdudi ve Pakistan-Hindistan Arasındaki Mücadele

Mevdudi bir taraftan da Hindistan'in Pakistan üzerindeki kötü emellerine karşı koyuyordu. 1965’te Hindistan Pakistan'a saldırdı. Bu esnada Mevdudi, Pakistan savunmasının tüm müslümanlara farz-ı ayn olduğunu ifade etti. Ülke müdafasında düşmanı engellemek için yardımcı olan herkesin de mücahid olduğunu ilan etti. Hindistan'ın Keşmir'e saldırmasında da Mevdudi aynı keskin tavrını muhafaza etti. Cemaati İslâmi'yi bu zor şartlarda yöneten Mevdudi etrafındakilere iman ve cesaret aşılıyordu.  

Mevdudi'nin Pakistan Dışı Çalışmaları

Mevdudi’nin çalışmaları Pakistan ile sınırlı kalmamış tüm İslam alemine yayılmıştır. Bundan sonra Mevdudi'nin İslam ülkelerine birçok seyahatleri oldu. Suudi Arabistan'a, Ürdün’e, Filistin'e, Suriye'ye, Lübnan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Maksadı bu bölgeleri ziyaret ederek İslami çalışmalar hakkında bilgiler almak bilgiler vermekti. Yazmakta olduğu tefsir için İslâmi eserler ve Kur'an-ı Kerim'de adı geçen tarihi yerler hakkında bilgi toplamak da başka bir gayesi arasındaydı. Mevdudi yurtdışında yaptığı hizmetlerin neticesinde birkez daha hükümet tarafından hapsedildi ve cemaatin çalışmaları durduruldu. Aralık 1963’te yeni hükümet onu ve Cemaat-i İslami’yi beraat ettirdi.

Mevdudi’nin Vefatı

Mevdûdî, 1972’de sağlığının bozulması nedeniyle cemaatin liderliğini Miyan Tufeyl Muhammed’e bıraktı. Tedavi görmek maksadıyla Mayıs 1979’da oğlunun doktor olarak çalıştığı Amerika Birleşik Devletleri’ne giden Mevdûdî, bir dizi ameliyatın ardından 22 Eylül 1979’da vefat etti. Naaşı Pakistan’a götürülerek 1 milyondan fazla insanın katıldığı cenaze namazının ardından, Lahor’daki uzun süre ikâmet ettiği evinin bahçesine gömüldü. Dünyanın çeşitli bölgelerinden temsilcilerin de katıldığı cenaze namazını Dr. Yusuf el-Karadâvî kıldırmıştır.

Mevdudi Tefsiri Tefhimul Kur'an

Tefhimu'l Kur'an tefsiri, Mevdudi 'nin 30 yıl süren ilmi çalışmasının ürünüdür. Mevdudi tefsiri hazırlarken, İbn Kesir, Taberi, Keşşaf , Alusi, Razi gibi tefsir ilmiyle meşhur alimleri esas almış ve günümüz tefsir çalışmalarını da incelemiştir. Mevdudi verdiği ilmi cevaplar ile Kur'an ve Sünnet ile ilgili araştırmalar yapan müsteşriklerin iddia ve ithamlarını tek tek ele almıştır.
 
Mevdudi, sade bir üslup ve anlatım biçimi ile insan hayatının bütün yönlerini açıklamayı hedeflemiştir. Mevdudi tefsiri ile insan hayatını ilgilendiren tüm alanlarda Kur'an'ın gösterdiği çözümleri gözler önüne sermiştir. Tefhimul Kur'an nüzûl sebebleri dikkate alınarak ve Kur'an surelerinin konu bütünlüğüne özen gösterilerek hazırlanmış bir eserdir.

İslâm toplumunun önüne yepyeni ufuklar açan Tefhimul Kur’an tefsiri tüm dünyada büyük ilgi uyandırmıştır. Mevdudi, birçok dile çevrilen eseri Tefhimul Kur'an ile çok büyük bir ilmi serveti arkasında bırakarak aramızdan ayrılmıştır. Allah kendisinden razı olsun.

Mevdudi Kitapları 

Mevdudi kitapları mutlaka okunması gereken kitaplar arasında yer almaktadır. Mevdudi kitapları fıkıh, ekonomi, siyaset, tarih, siyer, sosyoloji, kültür tarihi ile ilgili konuları da ele alarak İslam davetçileri için birçok kaynak sunmaktadır. Pakistanlı gazeteci, yazar ve yüzyılımızın büyük İslam alimlerinden olan Mevdudi'nin telif ettiği eserleri 100'ün üzerindedir.

Mevdudi'nin diğer eserlerinden bazıları şunlardır:

  1. İslâmın Esasları
  2. Kur'ana Göre Dört Terim
  3. İslâmın yaratılış nazariyesi
  4. İslâmi Hareketin Ahlaki Esasları
  5. Hicap
  6. Nur Suresinin Tefsiri
  7. Dini İhya Ve Tecdid Tarihinin Özeti
  8. Müslümanların Bugünkü Durumu Ve Onları Harekete Geçirme Yolları
  9. Allah Yolunda Cihad
  10. İslâm Ve Cahiliye
  11. Hakkın Şahitliği
  12. Doğru Din
  13. Talim Ve Terbiyede Yeni Program
  14. İktisadın Esasları
  15. İslâmda İktisadi Problemler Ve Çözümü
  16. Araziye sahip olma meselesi
  17. İslâmi kanun
  18. İslâmda hayat nizamı
  19. Tefhimu'l Kur'an (Tefsir)
  20. Kadıyanilik meselesi
  21. İslâm İnkılabı
  22. Biz ve Batı Medeniyeti

Mevdudi Sözleri

  • Biz yalnızca kafirleri değil,Müslümanları da İslam’a davet ediyoruz.
  • İslam’ı tatbik etmek ile adaleti tesis etmek aynı şeydir.
  • Eğer dünya üzerinde Allah’ın hükümlerinin uygulandığı bir ülke olsa idi,inanıyorum ki gerçek adaleti ve özgürlüğü gören insanlar arayıştan vazgeçip hemen İslam’ın sistemini kabul ederlerdi.
  • Bütün insanlık tarihinde “Tarihi oluşturan” bir tek kişi varsa,o da işte Hz.Peygamberimiz’dir.
  • Müslüman olmak bütün otoriteleri reddedip,Allah’ın otoritesini şartsız kabul etmektir.
  • Kendi sözlerinizi desteklemek için Kuran ve sünnetten delil arayacağınıza;kendi görüşlerinizi Kuran ve sünnete göre düzeltin.
  • Mümin olmak;başkalarının kalbinin de iman nuru ile nurlanmasına vesile olmaktır.
  • Allah’ın verdiği nimetleri,onun rızası ve çizdiği sınırlar dışında kullanmak;aynen başkasının arazisine izinsiz yerleşip orayı gasbetmek gibidir.
  • İslam’a göre devlet,Allah’ın iradesini hakim kılmak için topluca çalışılan insan topluluğundan başka bir şey değildir.
  • Müslüman olmak için ön koşul;taştan putları kırmaktan ziyade gönlümüzde yer eden putları kırmaktır.
  • Arkadaşlarınızla konuşurken,eğlenirken hep Allah'ın kulu olduğunuz bilinci içinde olun.
  • İsminiz kayıtlara Müslüman geçti diye sevinmeyin.Allah'ın kayıtlarında nerede yer aldığınızı düşünün.

Kaynak: Babam Mevdudi, Hümeyra Mevdudi