16 Ara 2016
Danimarka şubemizin binasının mülkiyetinin cemaati bırakmış, büyük bir fitne çıkarmış ve isyan etmiş olan asilere ait olmadığı, cemaate ait olduğu belli olduğu halde yine de mahkemeye gidilmek zorunda kalınmasın, olay büyümesin ve çabuk sonuçlansın diye mecbur olmadığımız halde hakem tayin edilmesine razı olduk. Hakemleri ne biz ne de oradaki arkadaşlarımız hiç tanımıyorlardı. Ne ilmî seviyeleri ne de samimiyetleri hususunda bir bilgileri yoktu. Hoca oldukları için arkadaşlarımız güvendiler. İlmini ve samimiyetini bilmediğimiz kimseleri hakem olarak kabul etmekle hata ettik. Daha sonra aldığımız duyumlara göre bu hakemler Danimarka devleti ile ilişkileri gayet güzel olan kimselerdir. Hiç tanımadığımız bu hakemler hakemlik değil arabuluculuk yaparak malın yarı yarıya paylaşılmasına hükmettiler. Halbuki buna hükmedebilmek ancak kimin ne kadar verdiğini bilmekle mümkün olabilirdi, böyle bir hesap da yapmamışlardı. ‘Neden daha çok veya daha az değil de yarı yarıya?’ sorusunun hiçbir cevabı yoktur. Toplanan para cemaatin ismi ile toplandığına göre binanın cemaate ait olduğu açıktır. Hakemlerde bir gariplik olduğu şunlardan da anlaşılmaktadır:
  1. Hakemler yaklaşık 2 sene evvel yönetim kurulundan istifa etmiş olan Bektaş Çoban’ın asiler tarafından sahte evrak düzenlenerek tekrar yönetim kuruluna alınması hususunda tek bir kelime söylememişlerdir.
  2. Baştan beri yönetim kurulu üyesi olan 2 arkadaşımızı haksız ve kanunsuz bir şekilde yönetim kurulundan çıkarmalarına tek bir kelime söylememişlerdir.
  3. Ayrıca haksız ve kanunsuz bir şekilde 6 yeni üyeyi yönetim kuruluna almalarına tek bir kelime söylememişlerdir.
  4. Asilerin binayı (Camiyi) kapatmalarına, Cuma namazının kılınmasına bile engel olmalarına, binanın tüm anahtarlarını değiştirip arkadaşlarımızın girmesine izin vermemelerine tek bir kelime söylememişlerdir.
  5. Hakemler bina üzerindeki tabelanın kanunlara da aykırı bir şekilde asiler tarafından indirilmesine tek bir kelime söylememişlerdir.
  6. Hakemler, bina satılıp paylaşılıncaya kadar her iki taraf da binayı kullansın diyeceklerine bina satılıncaya kadar binanın kapalı kalmasına ve her iki kesim tarafından da kullanılmamasına hükmederek caminin kapatılmasını istemişlerdir. Kafir devletler bile camileri kapatmazken hoca olarak bildiğimiz bu hakemler caminin kapatılmasına karar verebilmişlerdir. Bu karardan ancak İslam düşmanları memnun olabilir.
  7. Hakemler verdikleri kararın tarafgir ve yanlış olduğundan emin oldukları için karar metnine ne kendilerinin isimlerini yazmış ne imza atmış ve ne de caminin kapalı kalması ile ilgili hükmü yazmışlardır.
Hüküm yanlış olduğu halde biz yine de söz verdiğimiz için hükme razı olduk. Hakemler bina hususunda yarı yarıya hüküm verdiği için satış yapılıncaya kadar yönetim kurulunda da yarı yarıya olmamız gerektiğini söyledik ama asiler bunu kabul etmeyerek hakemlerin hükmünü çiğnediler. Çünkü yönetim kurulunda olduğumuzda sahtekarlıklarını ortaya çıkarabileceğimizi ve mahkemeye başvurabileceğimizi biliyorlar ve bundan çekiniyorlardı. Yönetim kurulunda olmak zorundayız. Çünkü;
  1. Arkadaşlarımız zaten baştan beri yönetim kurulu üyesidir ve haksızlıkla kuruldan çıkarılmışlardır. Onları kuruldan çıkarmaları kötü niyetli olduklarını ve hiçbir hakları olmadığı halde malın tamamına el koymayı düşündüklerini göstermiştir.
  2. Yönetim kurulunda olmadığımız takdirde bugüne kadar her türlü haksızlığı ve hileyi yapan, büyük bir fitne çıkartan ve isyan eden asilerin binayı hiç satmayıp el koyması ya da satıp yarısını bize vermemeleri ihtimali vardır ve bu ihtimal büyüktür.
  3. Bina satış süreci içinde arkadaşlarımızın yönetim kurulundan haksız ve kanunsuz bir şekilde çıkarılması, Bektaş çoban ve 6 yeni üyenin haksız ve kanunsuz bir şekilde yönetim kuruluna üye yapılması ile ilgili mahkemeye başvurma ve itiraz etme hakkımız bitmektedir. Dolayısıyla itiraz süremiz bitmeden mahkemeye başvurmak zorundaydık ve onu yaptık.
  Hakemlerin hükmü yanlış olduğu halde biz  yine de kabul edip  bina satılıncaya kadar yönetim kurulunda yarı yarıya olmamız şartıyla;
  1. Asilere binanın yarısını alma hakkı
  2. İki haftada bir Cuma namazı kıldırma hakkı
  3. Tabelalarını asma hakkı
  4. Vakfı kullanma ve derslerini orada yapma hakkı verdik.
Ama onlar bu fırsatları kaçırdılar. Asiler hakemlerin hükmünü çiğnedikleri için artık hakemlerin hükmü geçersizdir. Mahkeme süreci başlamıştır. Not: Asiler hakemlerin bu hükmünün doğru olup olmadığını isterlerse tanınmış ilim adamlarına sorabilirler. Biz, bizim de onların da tanıdığı ilim adamlarına da soracağız ve cevaplarını da yayınlayacağız.