23 Eki 2016
Binanın vakfa ait olduğu herkesin bildiği açık bir gerçek olduğu halde biz yinede Müslümanlar arasında problem olmasın diye hakeme razı olduk. Bir buçuk aydır Kopenhag’da Vakfımızın merkezine bağlı devam etmek isteyen kardeşlerimizi binamızdan çıkarmaya çalışanlar açıkça “hakeme razı değiliz” demiyorlar ama bir buçuk aydır bir türlü hakeme gitmiyorlardı. Devamlı, “toplanacağız, karar alacağız” diyor ve süreci uzatıyorlardı. En sonunda “tamam” dediler, birlikte hakemler araştırıldı ve bulundu. Hakemlerden bugün (yani 23.10.2016) için randevu alındı ama sonra “Biz Pazar günü için ‘tamam’ dememiştik” dediler ve bugün itibariyle yine hakeme gitmediler. Bu olayda üç gerçek ortaya çıkmaktadır:
  • Cemaatten ayrılanlar, bir buçuk iki aydır ortak bir karara varamıyorlar. Çünkü her karar için hepsinin bir arada olmasını bekledikleri ve bir araya geldiklerinde de her kafadan bir ses çıktığı için bir sonuca varılamıyor. Şimdi yarın yine bir toplantı yapma ihtimallerinden bahsediliyor. Bu kaçıncı toplantı ama bir türlü uzlaşamıyorlar! İyi ki sayıları 20-30 kişi! Bir de 500 kişi olsalardı kim bilir ne olurdu? “Biz, her zaman birlikte karar vereceğiz, bizde tek kişi yetkili olmayacak” diyerek yalnız cemaatten değil cemaatin ve bir yetkilinin gerekliliği fikrinden de ayrılanlar daha ilk adımda bu sistemle bir yere varamayacaklarını görmüş olmalıdırlar. Bugün bir konuda karar alamayanların o binada yıllarca birlik, beraberlik ve disiplin içerisinde hizmet ve eğitim yapabilmelerinin mümkün olmadığı açıktır.
 
  • İçlerinden bazıları hakeme gitmeyi istiyorsa da bir kısmı da hakemin aleyhlerine hüküm vereceğinden korkarak hakeme gitmek istememekte, toplanamama ve ortak karar alamama bahanesine sığınmaktadırlar.
 
  • Kimi binayı satıp herkesin parasını geri almasından bahsediyor. Kimi ise bizim onların bağışlarını kendilerine geri ödememizi istiyor. Bu kimseler sadece cemaatten kopmadılar aynı zamanda İslam’ın hükmüne teslim olmaktan ve fıkıhtan da kopmuş durumdalar. İslam Fıkhında 4 mezhebe göre de verilen hibeyi geri almak “Gasp” sayılır ve haramdır. İçlerinde fıkıh bilen bir hoca olmadığı için İslam’a göre hükmü ‘haram’ olan bir talepte bulunmaktadırlar. Fıkıh bilen hakemlere gidip sorsalardı onlar da bu talebin haram olduğunu kendilerine söylerlerdi. Cumartesi günü Resmi hesabımızdan yayınlanan “Hibe’den dönmek caiz midir?” başlıklı yazıda 4 Mezhebin bu konudaki görüşü belirtilmişti. ( http://www.furkanvakfi.net/hibeden-bagistan-donmek-caiz-midir.html )
Hakeme yani şer’i karara razı olmayıp paramızı geri alalım diyenler Peygamberimizin şu hadislerini bilmelidirler; Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: “Hibesinden dönen kusmuğuna dönen (yiyen) köpek gibidir”  Yine diğer bir hadiste; “Bir kimsenin bir bağışta bulunup da sonra bağışından geri dönmesi ona helal olmaz. Ancak baba çocuğuna yaptığı bağıştan geri dönebilir.” Buharî-Hibe, Müslim-Hibât, Ebu Davut-Büyü’, Tirmizi-Büyü’, Nesaî-Hibe Bu olay hangi tarafın İslam’ın hükmüne ve hangi tarafında nefsine teslim olduğunu gösteren bir olay olmuştur. Yakında Kopenhag’daki bütün Müslümanlar ve cemaatler bu gerçeğin farkına varacaklardır.